staj - 02.11.09
(büyütmek için üzerini tıklayınız)
"Dün gece rüyamda kendimi DALI olarak buldum ve LORCA ile kavga ediyordum.."
Madrid güzel sanatlar Akademisi’nin loş koridorlarında iki kişi ile tanışmıştım, birincisi Luis Bunuel, ikincisi Federico García Lorca.
Lorca ile bir yandan resimlerimize bakıyoruz, bir yandan sohbet ediyoruz;
Dali: -- İkimizin bu fotoğrafını hatırlıyor musun? Hani seninle el ele olan fotoğrafımız..
Lorca.. sana bir şey soracağım
“Sen bana aşık mısın ?”
Lorca: -- Yandaki resimde elini tutuyorum diye mi soruyorsun bunu? Önce şunu dinle;
Nasıl da yalnızsın evinde
Amparo,
aklara bürünmüşsün!
Nasıl da güç
Amparo
seni seviyorum demek sana!
Dali: -- Sen soruma cevap ver .. Sen bana aşık mısın ?
Lorca: -- Aşk denemez.. Sana tutkuyla bağlıyım. Duyarlılığımı anlıyorsun, bana karşı açıksın. Diğer tüm insanlara karşı yapmacık hareketlerini bana yapmıyorsun. Bilgelere şarlatanlık yapıyorsun. Mesela Freud’a. Şarlatanlara bilgelik taslayarak dalga geçiyorsun. Ama bana ben gibi Lorca gibi davranıyorsun. O nedenle seviyorum seni.. dostluğunu, açık yürekliliğini arkadaşlığını.. İşte benimki böyle bir şey. Bu aşk mı, sen söyle bunu veya sence aşk nedir?
Dali: -- Aşkta ben, sapıklık ve ayıp denen her şeye özel bir değer veririm, bana göre her ikisi de düşüncenin ve eylemin en devrimsel şekilleridir.
Lorca: -- Yani ben sana aşıksam bu anormal bir şey değil. Pekii.. sen homofobik değil miydin?. eşcinselliğe karşı değil miydin?
Dali: -- Karşı olmak veya olmamak durumunda değilim. Ben cinsellikten uzak duruyorum. Evet, doğru o Fransız ukala sürrealistler, sağda solda benim için “o sadece kendini sever” diyorlarmış. Haksız da sayılmazlar. Ben kendimi seviyorum ve onlara inat bunun tablosunu da yapıyorum
The Great Masturbator http://en.wikipedia.org/wiki/The_Great_Masturbator
Lorca: -- Niye masturbasyon.. cinsellikten bu kaçış niye?
Dali: -- Sevmiyorum cinselliği. Çocukluğumda “kimseyle cinsel ilişkiye girmeyecegim, kimsenin ölümüne neden olmayacağım..” dedim kendi kendime. Cinsel ilişki beni ürkütüyor.. Cinsel ilişki ile doğan aşk ölmüyor mu..? Cinsel ilişkiyle doğan çocuk ölmüyor mu? Cinsellik ölümdür. Bana “iktidarsız” diyorlarmış. Diyen desin.. hiç umurumda değil.
Biliyorsun gerçek Salvador Dali ben değilim. Gerçek Salvador Dali Ağabeyimdir. 22 aylıkken menenjitten ölüyor. Bu acı kaybı ikame etmek için, o akşam annemle babam ilişkiye giriyor ve 9 ay 10 gün sonra ben doğuyorum.
Ve bana ağabeyimin ismini veriyorlar.
Salvador ismiyle yas tutulan bir evde gözlerimi açıyorum dünyaya. Bana hep, her an ölecekmişim gibi davranıldı. Annemin karnındayken bile ailemin bu endişeleri bana yansıyordu. Hiç huzur bulamadım. Ayrıca evde değer verilen ben değildim, ağabeyimdi. Sevdikleri okşadıkları ben değildim, ölen ağabeyim Salvador’du.. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu.. Ülküleştirilen ağabeyimdi. O yüceltildikçe ben örseleniyordum. Yatak odalarında sadece iki resim asılıydı; Velasquez’in İsa’sı ve ağabeyimin resmi. Odaya girdiğimde, o resme baktığımda oradaki Salvador’un çürüdüğünü ve çürüdükçe bana dönüştüğünü görürdüm. Ben hayatımı yaşamadan önce ölümü yaşadım. Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım.
Lorca: -- Bunları biliyorum. Ancak geçenlerde Madrid güzel sanatlar Akademisi’ndeki bir konuşmada “Ağabeyinin 6 yaşında öldüğünü ve 3 sene sonra da seninin doğduğunu.” söylememiş miydin ?
Dali: -- Evet öyle söyledim. Biraz teatral olmak gerekliydi. Sanat adına biraz abartarak öyle söyledim ve söylüyorum. Daha vurgulayıcı ve etkileyici oluyor.
Lorca: -- Bunu bile kullanıyorsun yani..?
Dali: -- Hayır kullanmıyorum. Bu gerçekleri sanat adına gerçeküstü hale getiriyorum.
Lorca: -- Sanat bu mu?. Gerçeküstücü olmak.. İlginç şeyler yapmak, ilgi çekmek, benmerkezci olmak anlamına gelmez ki.. Bu sanat değil ki. Sanat insanlarla paylaşılan, halka duygu veren, onları mutlu eden, onlarla paylaşıldıkça yücelen bir şeydir..
Dali: -- Senin bu folklorik yönün hümanist yönün, beni çileden çıkarıyor..
Hep söylediğin; “Halk, insanlar, toplum..” ben ne olacağım peki.. Ben değersiz miyim?. Hani bana olan tutkun.. Senin şiirlerindeki, eserlerindeki folklorik ögeler sanat adına bir ilerleme kaydetmez.. Devrim bu değil.. Bu seni geriletir, bu güzelliği bu duygusallığı yok eder
Lorca: -- Yani şimdi ben gerici miyim !? Monarşizm mi sanatı geliştirecek.. Hem sen anarşist değil miydin, bu nedenle okuldan atılmadın mı? Nasıl iktidar söylemleri ile karşıma çıkarsın..
Dali: -- her zaman anarşist ve aynı zamanda da monarşisttim. Her zaman burjuvaziye karşıydım ve hala da öyleyim. Ancak gerçek kültürel devrim monarşist prensiplerin restoresiyle mümkündür."
Lorca: -- Ben gidiyorum Dali.. Halkımın yanına, Endülüs’e, Çingenelerin yanına.. La barraca diye gezici bir tiyatro grubu kurduk. Baraka grubu ile birlikte gidiyorum... Bütün İspanya'yı dolaşacağız, seçkin, klasik oyunlar sahneleyeceğiz. La Barraca’yla; kent kent, köy köy dolaşacağız. Halkı tiyatroyla tanıştıracağız. Ben monarşizmden yana değil halktan yan oldum hep, yoksullardan yana oldum ve de hep öyle olacağım."
Dali: -- Hiç bir yere gidemezsin.. (gözlerim yaşlarla dolmuştu ve bağırmaya başlamıştım..) Bu mu sanat bu mu duyarlılık. İspanyada iç savaş başlıyor. Endülüs’ün bilmem bir yerinde benim güzel Lorca’m bir yerlerde geberip gidecek..
Lorca: --
Gelmek istemiyor gün.
Ne sen gelebiliyorsun o yüzden.
Ne de ben gidebiliyorum.
Ama ben gideceğim.
Kurbağalara atarak
Ağzımda çiğnediğim karanfili.
Ama sen geleceksin.
Çamurlu lağımından karanlığın.
Gelmek istemiyor.
Ne gün,
Ne gece.
Ölebiliriz o yüzden.
Ben senin uğruna.
Sen de benim..
Dali: -- Ben ölmeyeceğim.. Bir dahi olacağım.. Halkmış..! Kim onlar..!? Onları sana anlatayım.. Bir başkası yapsa deli derler ama ben bastonumu katrana batırıp çıkaracağım ve “işte sanat eseri..” diye haykıracağım.. Senin o halkın; “bravo" diye beni alkışlayacak.. Ne muhteşem bir eser diyecek.. Halkının yanına gitmekmiş..Hiçbir yere gidemezsin.. Artık hüngür hüngür ağlıyordum:
Lorca: -- Ben gidiyorum Dali..
Lütfen ağlama.. Gidiyorum Endülüs’e, halkımın yanına.. Lütfen sil gözyaşların
Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi
Birçok kere yitirdim denizde kendimi.
Gidiyorum aramaya; suyu bilmeden,
Beni çürütecek,ışık yüklü ölümleri.
Dali: -- Lorca kesin kararlıydı.. Hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.. Gözlerinin derinliklerine bakarak Git ve Endülüs'te bir köpek gibi öl.. diyerek son kez çıkıştım.. O da bana hüzünle bakarak yanaklarımı elleriyle tutarak, gözlerini gözlerime dikerek .. “kimse şairleri vurmaz, ben de bir şairim” dedi, Sonra iki mısra daha söyledi
Gözlerin içindir çektiğim acı
geçmişin ve de geleceğin..
ve gitti...
--------
Federico García LORCA: 5 Haziran 1898 – 19 Ağustos 1936: İspanyol şair ve oyun yazarı, aynı zamanda ressam, piyanist ve bestecidir. İspanya İç Savaşı'nın başlangıcında 38 yaşında iken milliyetçi partizanlar tarafından öldürülmüştür.
----
1936’da Lorca’nın faşistlerce öldürüldüğü haberini duyunca
“Oley.. oley.. “ “Demedim mi.. dememiş miydim sana Lorca..” diye sevinç çığlıkları attım..
sonra çığlıklarım hıçkırıklara dönüştü “...demedim mi sana güzel çocuk.. .. Sana gitme demedim mi.. ispanyanın güzel sesiydin sen, soluğuydun sen… Endülüs'ün hüzünlü rüzgârıydın sen..” diye günlerce hüngür hüngür ağladım..
(büyütmek için üzerini tıklayınız)
Salvador DALI: Dali ve Bunuel sinemaya Un Chien Andalou’yu (Bir Endülüslü Köpeği) kazandırmışlardır. ilk başta senaryoyu Bunuel yazmış fakat dali bu senaryoyu beğenmeyip kendi senaryosunu yazmıştır. Bu filmle sinema tarihinde bir dönüm noktası gerçekleştirilmiş ve ilk gerçeküstücü film tarihe geçmiştir.
Filmin Lorca ile bir alakası olup olmadığı hakkında her ne kadar Bunuel ya da Dali herhangi bir şekilde onaylayan bir yorum yapmamış olsalar da, Lorca filmin adını üstüne alınmış ve kırılmıştır.
Dali’nin resimlerindeki yüz siluetinin Federico Garcia LORCA'ya ait olduğu söylenmektedir.
Dali; ilk önce ispanya iç savaşı’ndan daha sonra da II. Dünya savaşından kaçmak için tüm dünyayı gezen ressamdır.
ispanya iç savaşı sırasında Franco'yu desteklemiştir. Aslında önce cumhuriyetçileri desteklemiş fakat franco'nun savaşı kazanacağı anlaşılınca 180 derece dönmüştür. Bunun sebebi ise savaştan sonra ispanya'ya dönebilmek, başarılı resimler yapabilmesi için port lligat'daki evine gitmesinin şart olduğu gösterilmiştir.
“Sanatsal başarısını ispanya krallığının da içinde bulunduğu savaşta ingiltere ile arabuluculuk yaparak silah satışını sübvanse ettiğinden kazanmıştır.”
Kapitalizmin baş ülkesine reklam panolari cizmek icin davet edilmiş, paranın tadını alinca, o dâhiyane!! resimlerine bir süre ara verip, ince çorap, saat vs. reklamları çizmiştir.
O artık “Salvador Dali” değil
“Avida Dollars"dir
(harfler birebir kullanılmıştır..).
Ve artık kapitalizm ondan faydalanmaktadır (o da kapitalizmden)..
Ne yapsa olay olmaktadır..
Cimi’nin dediği gibi artık “Yıldızı Yükselen”dir.
Demediği halde ona mal edilen Çok güzel sözler vardır.. Ancak onun olduğuna hemfikir olunan alttakiler en popülerleridir…
* i don't do drugs! i am drugs
* ya kolaydır, ya da imkansız
* the only difference between the surrealists and me is that i m a a surrealist
* bir deliyle aramdaki terk fark benim deli olmamamdır
Bir de röportaja gelen kadın bir gazeteciye ettiği laflar vardır ki bunun 10’a yakın değişik versiyonunu okuyabilirisiniz..
Pekii.. Dali bir Dahi miydi?
Ne alaka.. Bence “Dali” sadece bir “hikaye..”
Resim eğitimi almış, yetenekli ama yeteneklerini çıkarlarını koruyabilmek için iyi kullanabilen, sanat adına her türlü cambazlığı yapabilen, egoistin tekiydi.. ve sonuçta sadece bir “hikaye”ydi Dali..
Ama "efsane" olan Lorca’dır
ve buradan sana sesleniyorum Lorca “yanılıyorsun, şairleri de vururlar ve ancak şairler gerçekten ölmez..”
LORCA’nın öldürülüşü:
"Falange"ciler, askeri kıyım örgütlerinin yanı sıra "tehlikeli" gördüklerini öldürmek için "Kara Müfrezeler"i kurar. Kara müfrezeler, daha ilk günlerde yüzlerce insanı katleder. Bütün ispanya'da kitle halinde kurşuna dizmeler, toplu yargılamalar alabildiğine artar.
Lorca; bu ortamdan uzaklaştığını zanneder. ancak yanılır. Faşizmin kendinden olmayan herkese düşman olduğu gerçeğini gözden kaçırır. Evine silahlı iki adam gelir ve bir yere ayrılmamasını isterler ondan. Ardından bir tehdit mektubu alır. Lorca, Granada'dan ayrılmak istemez, bir arkadaşının evine yerleşir. Çok geçmeden o iki adam yine gelir. 16 ağustos akşamı lorca'yı alıp götürürler. O günün sabahı ise, Granada'nın sosyalist belediye başkanı, 29 kişi ile birlikte kurşuna dizilmiştir.
Lorca'yı kurtarmak için uğraşanlar olur ancak başaramazlar. Lorca ile birlikte 35 kişi daha vardır ve hepsi de Sierra yakınındaki Viznar'a getirilir. Viznar tutuklu barakalarıyla doludur. Lorca ve beraberindekiler Fuente yolu üzerindeki Alfacar'a yönelir. Hükümlüler araçtan indirilir. tarih 19 ağustos 1936'dır...
"savaşın doğurduğu yaralar yüzünden ölmüş olup, cesedi 20 ağustos'ta Viznar Alfacar yolu üzerinde bulunmuştur." Lorca için tutulan ölüm tutanağında bu satırlar yazılır.
Çağının duyarlığını ve karmaşıklığını birleştirmesini bilmiş bir söz ustasıdır Lorca. iç savaş sırasında faşistler tarafından insafsızca kursuna dizilerek öldürülmüştür. sonraki elli yıl ''hayır yalan biz yapmadık başkaları yaptı'' diye arkasından ağlanan adamdır, Lorca.
Gelmek istemiyor gün.
Ne sen gelebiliyorsun o yüzden.
Ne de ben gidebiliyorum.
Ama ben gideceğim.
Kurbağalara atarak
Ağzımda çiğnediğim karanfili.
Ama sen geleceksin.
Çamurlu lağımından karanlığın.
Gelmek istemiyor.
Ne gün,
Ne gece.
Ölebiliriz o yüzden.
Ben senin uğruna.
Sen de benim..
Dali: -- Ben ölmeyeceğim.. Bir dahi olacağım.. Halkmış..! Kim onlar..!? Onları sana anlatayım.. Bir başkası yapsa deli derler ama ben bastonumu katrana batırıp çıkaracağım ve “işte sanat eseri..” diye haykıracağım.. Senin o halkın; “bravo" diye beni alkışlayacak.. Ne muhteşem bir eser diyecek.. Halkının yanına gitmekmiş..Hiçbir yere gidemezsin.. Artık hüngür hüngür ağlıyordum:
Lorca: -- Ben gidiyorum Dali..
Lütfen ağlama.. Gidiyorum Endülüs’e, halkımın yanına.. Lütfen sil gözyaşların
Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi
Birçok kere yitirdim denizde kendimi.
Gidiyorum aramaya; suyu bilmeden,
Beni çürütecek,ışık yüklü ölümleri.
Dali: -- Lorca kesin kararlıydı.. Hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.. Gözlerinin derinliklerine bakarak Git ve Endülüs'te bir köpek gibi öl.. diyerek son kez çıkıştım.. O da bana hüzünle bakarak yanaklarımı elleriyle tutarak, gözlerini gözlerime dikerek .. “kimse şairleri vurmaz, ben de bir şairim” dedi, Sonra iki mısra daha söyledi
Gözlerin içindir çektiğim acı
geçmişin ve de geleceğin..
ve gitti...
--------
Federico García LORCA: 5 Haziran 1898 – 19 Ağustos 1936: İspanyol şair ve oyun yazarı, aynı zamanda ressam, piyanist ve bestecidir. İspanya İç Savaşı'nın başlangıcında 38 yaşında iken milliyetçi partizanlar tarafından öldürülmüştür.
----
1936’da Lorca’nın faşistlerce öldürüldüğü haberini duyunca
“Oley.. oley.. “ “Demedim mi.. dememiş miydim sana Lorca..” diye sevinç çığlıkları attım..
sonra çığlıklarım hıçkırıklara dönüştü “...demedim mi sana güzel çocuk.. .. Sana gitme demedim mi.. ispanyanın güzel sesiydin sen, soluğuydun sen… Endülüs'ün hüzünlü rüzgârıydın sen..” diye günlerce hüngür hüngür ağladım..
(büyütmek için üzerini tıklayınız)
Salvador DALI: Dali ve Bunuel sinemaya Un Chien Andalou’yu (Bir Endülüslü Köpeği) kazandırmışlardır. ilk başta senaryoyu Bunuel yazmış fakat dali bu senaryoyu beğenmeyip kendi senaryosunu yazmıştır. Bu filmle sinema tarihinde bir dönüm noktası gerçekleştirilmiş ve ilk gerçeküstücü film tarihe geçmiştir.
Filmin Lorca ile bir alakası olup olmadığı hakkında her ne kadar Bunuel ya da Dali herhangi bir şekilde onaylayan bir yorum yapmamış olsalar da, Lorca filmin adını üstüne alınmış ve kırılmıştır.
Dali’nin resimlerindeki yüz siluetinin Federico Garcia LORCA'ya ait olduğu söylenmektedir.
Dali; ilk önce ispanya iç savaşı’ndan daha sonra da II. Dünya savaşından kaçmak için tüm dünyayı gezen ressamdır.
ispanya iç savaşı sırasında Franco'yu desteklemiştir. Aslında önce cumhuriyetçileri desteklemiş fakat franco'nun savaşı kazanacağı anlaşılınca 180 derece dönmüştür. Bunun sebebi ise savaştan sonra ispanya'ya dönebilmek, başarılı resimler yapabilmesi için port lligat'daki evine gitmesinin şart olduğu gösterilmiştir.
“Sanatsal başarısını ispanya krallığının da içinde bulunduğu savaşta ingiltere ile arabuluculuk yaparak silah satışını sübvanse ettiğinden kazanmıştır.”
Kapitalizmin baş ülkesine reklam panolari cizmek icin davet edilmiş, paranın tadını alinca, o dâhiyane!! resimlerine bir süre ara verip, ince çorap, saat vs. reklamları çizmiştir.
O artık “Salvador Dali” değil
“Avida Dollars"dir
(harfler birebir kullanılmıştır..).
Ve artık kapitalizm ondan faydalanmaktadır (o da kapitalizmden)..
Ne yapsa olay olmaktadır..
Cimi’nin dediği gibi artık “Yıldızı Yükselen”dir.
Demediği halde ona mal edilen Çok güzel sözler vardır.. Ancak onun olduğuna hemfikir olunan alttakiler en popülerleridir…
* i don't do drugs! i am drugs
* ya kolaydır, ya da imkansız
* the only difference between the surrealists and me is that i m a a surrealist
* bir deliyle aramdaki terk fark benim deli olmamamdır
Bir de röportaja gelen kadın bir gazeteciye ettiği laflar vardır ki bunun 10’a yakın değişik versiyonunu okuyabilirisiniz..
Pekii.. Dali bir Dahi miydi?
Ne alaka.. Bence “Dali” sadece bir “hikaye..”
Resim eğitimi almış, yetenekli ama yeteneklerini çıkarlarını koruyabilmek için iyi kullanabilen, sanat adına her türlü cambazlığı yapabilen, egoistin tekiydi.. ve sonuçta sadece bir “hikaye”ydi Dali..
Ama "efsane" olan Lorca’dır
ve buradan sana sesleniyorum Lorca “yanılıyorsun, şairleri de vururlar ve ancak şairler gerçekten ölmez..”
LORCA’nın öldürülüşü:
"Falange"ciler, askeri kıyım örgütlerinin yanı sıra "tehlikeli" gördüklerini öldürmek için "Kara Müfrezeler"i kurar. Kara müfrezeler, daha ilk günlerde yüzlerce insanı katleder. Bütün ispanya'da kitle halinde kurşuna dizmeler, toplu yargılamalar alabildiğine artar.
Lorca; bu ortamdan uzaklaştığını zanneder. ancak yanılır. Faşizmin kendinden olmayan herkese düşman olduğu gerçeğini gözden kaçırır. Evine silahlı iki adam gelir ve bir yere ayrılmamasını isterler ondan. Ardından bir tehdit mektubu alır. Lorca, Granada'dan ayrılmak istemez, bir arkadaşının evine yerleşir. Çok geçmeden o iki adam yine gelir. 16 ağustos akşamı lorca'yı alıp götürürler. O günün sabahı ise, Granada'nın sosyalist belediye başkanı, 29 kişi ile birlikte kurşuna dizilmiştir.
Lorca'yı kurtarmak için uğraşanlar olur ancak başaramazlar. Lorca ile birlikte 35 kişi daha vardır ve hepsi de Sierra yakınındaki Viznar'a getirilir. Viznar tutuklu barakalarıyla doludur. Lorca ve beraberindekiler Fuente yolu üzerindeki Alfacar'a yönelir. Hükümlüler araçtan indirilir. tarih 19 ağustos 1936'dır...
"savaşın doğurduğu yaralar yüzünden ölmüş olup, cesedi 20 ağustos'ta Viznar Alfacar yolu üzerinde bulunmuştur." Lorca için tutulan ölüm tutanağında bu satırlar yazılır.
Çağının duyarlığını ve karmaşıklığını birleştirmesini bilmiş bir söz ustasıdır Lorca. iç savaş sırasında faşistler tarafından insafsızca kursuna dizilerek öldürülmüştür. sonraki elli yıl ''hayır yalan biz yapmadık başkaları yaptı'' diye arkasından ağlanan adamdır, Lorca.
(büyütmek için üzerini tıklayınız)
(büyütmek için üzerini tıklayınız)